top of page

Sırada ne var?

Ve birden sosyal mesafeler, binlerce maskeler, dezenfektan kokan eller ve yeni bir düzene adapte olmaya çalışan insanların arasında bul

dum kendimi.“Bizlere bulaşmaz ya... „ derken bizler, uyuşmuş beyinlerimiz ve pandemiyle muhteşem bir üçlü kurarak izolasyona çekildik ve kapılarımızı kapattık. Çiçeklerimizi üçüncü kez suladıktan, netflix kataloğunu ezberledikten ve duvarlarımızdaki desenleri detaylı bir şekilde inceledikten sonra ortaya çıkan bir soru hepimizi meşgul etti.

“Eee şimdi ne olacak?... „



Benim için çok değerli olan çocukluğumdan bir anı paylaşmak istiyorum sizlerle.Kendimi bildim bileli ailemdeki çalışkan kadınlar ve erkeklerin etrafındaydım. Bunlardan biri anneannem. Kendisi yaşadığı kasabanın fabrikasında bant işçisi olarak uzun yıllar emek sarf etti ve bir gün onu ziyarete gittiğimde:“Fabrikasını çok merak ettiğimi ve nasıl çalıştığını görmek istediğimi „ belirtmiştim.Zor ve neredeyse imkansız gibi görünen bu isteğim bir şekilde gerçekleşti. Bir tanıdık aracılığıyla bir gün bana uzun beyaz bir önlük giydirdiler ve o kocaman fabrikanın kapıları bana açıldı. Benim için özel ve küçük bir tur organize etmişti tanıdığımız. Fabrikanın odalarını ve anneannemin çalıştığı bandı göstermişlerdi bana. Daima yürüyen o bandın üstünde farklı ürünler vardı ve dakik bir tempoda çalışıyordıu işçiler. Ürünler bitince “Sırada ne var?„ diye sormuştu çalışanların biri. Bu masum anının benim için hep önemli bir yeri olacaktı çünkü biz insanların yaşamlarını çok güzel anlatan bir örnek…“Sırada ne var? „…


Bize armağan edilen hayat sürecinde yaşamlarımızın büyük kısmını bir arayış içerisinde geçiririz. Kendimizi meşgul edecek yeni uğraşlar buluruz kendimize. Bir işletme fabrikasındakı çalışan bir bandın üzerinden geçen farklı ürünler gibi evrenin bize sunacağı yenilikleri bekleriz. Beklenti içinde geçen hayatlarımızda istediklerimizi elde edemeyişimizi binbir türlü bahanelerle süsleriz. Param olsa, sağlığım yerinde olsa, bekar olsam, o olsam bu olsam tür bahanelerle… Yetersizlik, mutsuzluk ve boşluk hisleri içerisinde hep daha fazla bir arayış içerisindeyiz. Bu isteklerimizi beyinlerimizi uyuşturarak yerine getirmeye çalışıyoruz. Geçici mutluluklarla… Mutsuz bir ilişki mi yaşıyoruz? Bu boşlugu maddi değeri olan şeylerle doldurmaya çalışıyoruz. Hayatımızda yeni arayışlar sonuç vermeyince tereddüt içerisinde kalıyoruz. Sanki boş geçiyor hayatlarımız... Sanki zaman kaybediyor gibi hissediyoruz.

Günümüzdeki pandemi süreci global bir şekilde kendimize gelmemize neden oldu. Yapılacak projeler kalmaynca hayatımızın en önemli projesini masaya almaya başladık. Kendimizi…

Susturmaya çalıştığımız sesler duymaya başladık. Haykırarak aslında bizlere seslendiklerini fark ettik ve bir süre sonra içimizdeki sese kulak vermeye başladık. Bir bedenimizin, ruhumuzun olduğunu ve ruhumuzu suladıkça bedenimizin ve zihnimizin büyüyen bir ağaç olduğunun farkına vardık. İlahi bir varoluş içerisinde miyiz? Yoksa sadece ruhsuz bir bedenimiz mi bizi ayakta tutan? Ya da bedenimizin ve ruhumuzun olması ilahi bir varoluşu mu simgeliyor…Nereden geldiğini neden geldiğini bilmediğimiz bir virüs nasıl bu kadar sorular bıraktı kafalarda? Günler geçtikçe yeni yeni sorular çıkmaya başladı ve buz dağı yavaş yavaş erimeye başlıyordu. Özgür sandığımız benliklerimiz renkli kuşlar gibi kafeslere konuldu. Korunmalıydık..Korumalıydık… Ama belki de çok daha önceden girmemiz gerekiyordu bu kafesin içine. Çok daha önceden üzerindeki yapay altın tahtlardan kalkıp düşünme sandalyelerine oturtmamız gerekiyordu kendimizi. Belki o zaman bedenimizin bir varoluş olduğunu ve özgürlüğümüzden aldığımız nefese kadar bize verilen bir armağan olduğunu fark ederdik. Aslında pandemi süreci bizleri inançlarımıza teslim etti. Herkes bir şeylere inanır. Bazılarımız ilahi bir tanrıya bazilarımız hiç birşeye ama o hiç birşey de bir inanç şeklidir. Bu nedenle inançsiz bir insan yoktur.

Doğa bizleri kendimize dönmeye zorladı. Bizleri geriye çekti. Bu dersi alabilenler yüceldi, alamayanlar buzlaştı.

Değişmemiz gerekiyordu, etrafımızdakiler değil.

Bizler…

Ve doğamız tam olarak bunu sağladı.

Değiştik…

Değişiyoruz...

Yaşadığımız sürece süren bir projemiz var. Nefes aldığımız sürece hesabını vermemiz gereken bir varoluş var.

Kalplerimiz...


Sevgiyle ve inançla kalın.


Mert Güngör



 
 
 

Comments


© 2025 by Mert Güngör

bottom of page